7 Şubat 2016 Pazar


NASIL BİLİRDİNİZ?


-Nasıl bilirdiniz?
-İyi bilirdik.
-Gömün o zaman.

Şimdi nasıl bilirdinizi biraz kurcalıyalım bakalım:
     -Sana ne faydası dokundu?Sana ahlakımı öğretti,akıl mı verdi,bilgimi verdi,yoksa ihtiyacın olduğunda yanında mıydı?
     Etrafa bir sorun bakalım.Kaç kişi onun iyiliklerini sayıyor.
     İyilik dediğiniz şeylerin kalitesini bir araştırın bakalım.Kaç tanesi gelecek kuşaklara geçecek.
     Bir hayvan ölüyor da derisinden tüyüne,kemiğinden boynuzuna,dilinden ciğerine bin bir yarar bırakıyor.

   Ölen koskoca bir insan.

Bıraktığı eserin kalitesine bakın,büyüklüğüne bakın ve şu soruyu bir kere daha sorun:

-Nasıl bilirdiniz?

Selam ve dua ile.

 TERBİYE


Efendim ben pek çok konuda terbiyesizim.Ne yazık ki fırsatım olmadı,bir türlü terbiye alamadım.Dolayısıyla terbiyeden mahrum kaldım.
     Vay terbiyesiz vay.
Eminim pek çok insan duymuştur:Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü,Milli Eğitim Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı,nefis terbiyesi,at terbiyesi....

     Terbiye yerine eğitim desek ve bu makalede terbiye geçen yerlere eğitim kelimesini koysak hiç kimse bize vay terbiyesiz vay demeyecek.
Çünkü biz terbiyeyi halk dilinde ahlak olarak anlamışız.
    Lütfen ilk paragrafı bir kerede terbiye yerine eğitim kelimesiyle okuyun.Sizi hiç rahatsız etmeyeceği gibi size destek te gelecektir.
Efendim sadece siz mi eğitim almadınız bizde pek çok şeyin eğitimini almadık.
Bu arada size bir soru sorabilirmiyim?
Etrafınızda olup biten her şeyden memnunmusunuz?
     İnsanların davranışlarından,eğitim öğretiminden,mesleki uygulamalardan.Bir kısmına evet bir kısmına hayır mı diyorsunuz.
Memnun olmadığınız her şeyin cevabının terbiyeden geçmek olduğunu unutmayın lütfen.
Tabi terbiyenin önce kendimizden başladığını unutmayın.
Yoksa birileri çıkar ve vay terbiyesiz vay deyiverir bize terbiyeyi unutturmaz.

Selam ve dua ile.

 ACABA BEN NE DERİM?


Bir hayvan yaşarken pek çok derdimize ilaç oluyor.
Dışkısı bile baş üzerinde tutuluyor. Aman Efendim! Dikkat edin.Halis muhlis organik gübre.
Ölüsü dirisinden daha fazla değerli.Öldüğü zaman eti,yünü,tırnağı,kemiği ayrı ayrı değerlendiriliyor.Eğer derisi zedelenmeden çıkarılmışsa ve iyi işlenişse küçük bir servet ediyor.
Kısaca bir hayvan kırk yaraya merhem oluyor.
Birisi bana şöyle bir soru soracak diye ödüm patlıyor.
Söyle bakalım kardeş!
Şu beğenmediğin hayvanlar kırk derde deva oluyor.
Senin kaç özelliğin kaç güzelliğin var sen kaç derde dermansın?
Yaman bir soru.
Selam ve dua ile.

 BANA GÖRÜNME DE!



En bilinen Nasreddin Hoca fıkralarından biridir.Hoca oldukça çirkin bir hanımla evlenmiştir.Kadın Hoca’ya sorar.
     Hocam! Ben kime görüneyim kime görünmeyeyim?
     Hoca hemen cevap verir:Bana görünme de kime görünürsen görün.
     Böyle bir Hoca fıkrası var mı,yani Hoca kendisi mi söylemiş yoksa başkaları uydurup Hocanın mı üstüne atmışlar bunu bilmiyorum.
     Ben bu fıkrayı sadece ibret nazarıyla alıyorum ve şu sonucu çıkarıyorum.
     Burada kast edilen hanımın yüz güzelliği değil gönül güzelliğinin olmayışıdır.Hoca çirkin huydan bahsetmekte ve bunu kabul etmemektedir.
     Çirkin anne olmayacağı gibi gönlü güzel olduğu halde çirkin kadın da erkekte olamaz.
     Simetrik olmayan yada bazı nedenlerden dolayı şekil bozukluğu olan bedenlere alışılır ama huy çirkinliğine alışmak asla mümkün değildir.  
     Huy güzelliği kesinlikle yüz güzelliğini bastırır.Öyle bastırır ki başka bir güzellikte çirkinlikte göremezsiniz.
     Her şeyin bir doğal güzelliği vardır,ama insan huyunun doğal güzelliği yoktur.Onu güzelleştiren şey sadece nefis terbiyesidir.
Selam ve dua ile.
 ALİMLER CAHİLİ SEVMEZ,
CAHİL ALİMDEN ÜRKER.
                                                 Şeyh Sadi

Cahil niye sevilmez?
     Cahil sadece bilmeyen demek mi?
Dünyada yaşayan hiç kimse yoktur ki bildikleri bilmediklerinden çok olsun.
     İnsan az bilen,bilebilen bir varlıktır.Binlerce sene ömrü olsa ve bütün ömrünü okumakla geçirse yine ilimden çok az pay alabilir.
     Cahilin en büyük özelliği bilmediği konuda ahkam kesmesidir.Yani tam bir akılsızlıktır.
     Hem bilgiden hem akıldan noksan verilen bir hüküm hiç bir hükümdarın yapamayacağı kadar zararı insana,insanlara verebilir.Cahil bu manada kendisinin farkında bile olmadığı ciddi bir zalimdir.
     Alimin cahili sevmeme nedenlerinden biri elbette budur.
Cahil alimden niye ürker?
Çünkü insan bilmediğine düşmandır.İyi gözle bakmaz,bilmediği onu korkutur,ürkütür.En basit örneği karanlıktır,bilinmeyen yerlerdir.Bir insan zifiri karanlıkta kalsa bilmediği şeyler çoğalır,bu durum onu korkutur,bir insan hiç tanımadığı bir yerde bulunsa bu durum onu ürkütür.
     Halbuki karanlığı aydınlığa çeviren bilginin ta kendisidir,bilinmeyen yeri  aşina mekana çeviren tanımanın kendisidir.
     Cahilin korkmasının, ürkmesinin ilacı bilmekten geçtiği halde bunu dahi bilememek ve korkmaya devam etmek herhalde dünyada sadece cahile mahsus bir durumdur.
     Yüce ALLAH cahillikten muhafaza buyursun.
Selam ve dua ile.

 TESTİYİ KIRMADAN ÖNCE


            Nasreddin Hocanın en meşhur hikayelerindendir. Hoca bir gün çocuğu evire çevire dövüyor. Bunu gören komşuları,
            - Hoca ne yapıyorsun, niye dövüyorsun çocuğu?
            - Çocuğu suya göndereceğim de, testiyi kırmasın diye dövüyorum.
            - Aman Hocam, nasıl böyle bir şey yaparsınız. Çocuk testiyi kırmamış ki? Suçsuz çocuğu niye döversin?
            - Ama dostlar, testiyi kırdıktan sonra döversem ne işe yarayacak? Testi geri gelecek mi?
            Gel de Hocanın bu fıkrasından müthiş bir ders çıkarma.
            Ey insanlar, bir hata yapmadan önce, bir kalbi kırmadan önce, bir şeyi bozmadan önce şu nefsinizi bir dövün bakalım. Yani ter üstüne ter atın, sabredin, iyi tarafına bakın, kırmadan, dökmeden bir meseleyi çözebilecek misiniz?
            Yeryüzünde öyle işler, öyle haller, öyle insanlık halleri var ki bir kere hata yapıp kırıp döktünüz mü ömür billah düzeltmeniz mümkün olmuyor.
            Nice insanların, nice karı kocaların, nice arkadaşların hayatı zehir oluyor. Geriye sevdikleriyle beraber acı çektiklerinden bir büyük enkaz kalıyor.
            Hayatı kendinize cehennem etmeyin, başkalarına hiç etmeyin.
            Testi demek insan demek,
            Testi demek kalp demek,
            Testi demek bir dünya emek, sevgi saygı demek.
            Bir kere kırılmaya görsün, bakın nasıl Hocanın dediğine geleceksiniz.
            Onun için önce kendi nefsinize var gücünüzle sahip çıkın, sıkın, sıkıştırın ama asla kırmasına izin vermeyin.
 Selam ve dua ile.

 ŞU MESCİDİN TOZUNU ALIVER.



Şeyh Sadi’nin meşhur hikayelerinden birinde geçer.
     Şeyh delikanlıya talimat verir:
   -Şu mescidin tozunu toprağını alıver.
Delikanlı emri yerine getirmek için gider ama bir daha kimse o delikanlıyı görmez.
     Günlerden bir gün müritlerden biri delikanlıyı görür ve sorar,
     Delikanlı neden emri yerine getirmek yerine çekip gittin?
     Delikanlı şöyle cevap verir:
    -Hiç öyle bir şey yaparmıyım?Elbette hemen emri yerine getirmek üzere mescide gittim.Fakat gördüm ki mescid tertemiz,ne toz var ne toprak.Anladım ki asıl kirli olan benmişim.
     Batıda yazılan didaktik hikayelerde ayrılan bir taraf var bizim kültürümüzde.
Olaylar ve insanlar öylesine derin öylesine nefis içre işleniyorlar ki hayret etmemek mümkün değil.
     Böyle hikayelerden onlarca ders çıkartmak mümkün.
    Gözünü maddi dünyaya diken elbette sadece maddi şeyleri görür.Temiz,kirli,doğru,yanlış hepsi maddi dünyanın içindedir.
    Gözünü kendi nefsine diken orada öyle şeyler görür ki gözü artık nefsini terbiyeden başka bir şey görmez olur.
     Temizi kirli yapan nefistir.
Nefisle mücadele etmeden ne birey sorunlarından kurtulabilir,ne toplum,ne de devletler.
     Mescidi temizlemeye gitmeden önce yapmamız gereken en önemli şey kendimizi temizlemektir,aksi halde amaç kirli,araç temiz olur,amaç hizmetçi araç efendi olur.
Bu kadar hikmet yetmez mi?
Selam ve dua ile.